Dünyada turizmden bahsedildiğinde, Türkiye’de önce İstanbul, sonra da Bodrum gelir. Bu tabi ki dünyada tanınırlık kriterleri açısından bakıldığında Bodrum ülkemizin turizm başkenti olarak anılır.
Akdeniz ülkeleri arasında betonlaşma ve yanlış uygulamalar nedeniyle İspanya’nın ne kadar turist kayıp ettiğini istatistikler göstermekte...
Oysa bölgede Yunanistan’dan sonra en çok turist çeken ülke olan Türkiye bu avantajını kullanamıyor ve liderliği yine Yunanistan’a kaptırıyor.
Turizmde yanlış uygulamaları sıralamak gerekirse
Çevre, doğa katliamı, aşrı betonlaşma, plansız yapılaşma…
Ve bunların yansıması olarak, eksik hizmet, yine betonlaşma, aşırı derecedeki fiyat artışı.
Buna bağlı olarak kapasite kullanımının aşılması.
Gelelim meseleye…
Yani bugüne…
Önce unutmayalım ki; bu bir Bodrum yazısı değildir.
Lakin en iyi örneklerin Bodrum’da olması etki ve sonuç açısından makalemize faydalı olacak.
Bu günlerde turizmin kalbinde, kan dolaşımında sorunlar artarak devam ediyor.
Ne demek istiyorum?
Susuzluktan kırılıyor, turizm bölgeleri.
Nasıl, siz hissetmiyor musunuz?
Bölgede herkes, oteline, pansiyonuna, lokantasına, yazlığına depo yaptırıyor.
Sorun çözüldü mü?
Belki şimdilik idare eder. Bugünü kurtarır…
Ya sonra!
Hadi sezonun bitmesine az kaldı.
Geçici de olsa aşırı sıcakların etkisiyle sersem sepelek sezonu öteliyoruz.
Belki, bu sezon durum anlaşılana kadar yırttık…
Yarın ne olacak?
Aslında bu bir memleket meselesi!
Kentlerimizi, kasabalarımızı, köylerimizi planlamadan yuvarlanıyor gidiyor; futbol tabiriyle gelişine vuruyoruz!
Sorunlar katlanarak içinden çıkılmaz hale geliyor.
Antalya’ya başka bir yazımda değineceğim.
Muğla ve çevresinin, dünya üzerindeki 10 cennetten biri olması, bizi gururlandırsa da; aynı zamanda utandırmaya ve cenneti nasıl cehenneme kendi elimizle çevirdiğimizin sonuçlarını da gösteriyor!
Unutmayalım Yeryüzü Cenneti Muğla ve çevresinde, yeni yapılan sitelerle, betona teslim edilen doğasıyla artık cenneti de cehennemi de nasıl yaşayacağımızı biz kara veriyoruz.
Bunun için Yatağan’ı görmeniz yeterli olacaktır!
Akbelen ormanlarındaki ağaç kıyımı bitmezse, toprağın taşın, üzerinde yaşayan binlerce canlının ölümüne neden olacak!
Bu da yetmeyecek. Maden çalışmaları sonucunda; havasını, suyunu ve toprağını kaybedecek.
Sonuçta tarihçiler, taşı toprağı bitkisi olmayan çorak araziyi göstererek burası bir zamanlar cennetin ta kendisiydi diyecekler…
Turizm için sonuç ise; bu bölgenin her ne kadar tahrip edilirse edilsin -yine de bir geçiş noktası olduğu için- bu bölgeden Ege adalarına kaptıracağımız turistlerle çevrenin ne kadar kıymetli olduğunu deneysel olarak görmüş olacağız.
Yunanistan’a kaçan turistlerin ülkemize dönmesi umuduyla, darısı bizim başımıza…
Soner bey, çok doğru şeyler yazmışsın . Annem bu sene bodrumda çok şeyler hissetmiş sanki bizleri buralardan çıkarmak istiyorlar buraları zenginlere Araplara satmak istiyorlar gibi söyledi. Yiyecek içecek aşırı pahalıymış. Bizler zorlandık dedi
anlamlı bir yorum
Tam 12 tesbitler Ülkenin kanayan yarası..Millet olarak doğa Katliamını izlemekten başka elimizden bir şey gelmiyor...
Soner abi saygilar
Turizm adına, ülke gerçeği adına ve geleceğimiz açısından önemli bir değerlendirme yazısı. Gerçekleri apaçık ortaya koyması yönüyle de çok değerli. Kutluyor, emeğine, yüreğine sağlık diliyorum sevgili kardeşim.
Akıl ve mantık yolu bir yazı. Tebrikler...
Evet Soner bey çok haklısın, dilerim biran önce bu yalnış tutumdan vazgeçilir, kaleminize, sağlık
Kaleminize sağlık, çok güze olmuş l, farkında olalım dileğiyle....
Muhteşem bir yazı tebrikler...