Dünya

St. Petersburg’un Müzecilikte Markası Ermitaj Müzesi

Yazımızın bu bölümünde Rusya’nın kültür ve turizm başkenti St. Petersburg’un dünya çapındaki en önemli değerlerinden olan Ermitaj Müzesi’ni ve Kışlık Sarayı sizlerle birlikte gezeceğiz...

5 Aralık 2022 Saat: 21:36
St. Petersburg’un Müzecilikte Markası Ermitaj Müzesi
St. Petersburg’un Müzecilikte Markası Ermitaj Müzesi

St. Petersburg’un Müzecilikte Markası Ermitaj Müzesi

Alptekin Cevherli yazdı...

Bölüm  2

 

Yazımızın bu bölümünde Rusya’nın kültür ve turizm başkenti St. Petersburg’un dünya çapındaki en önemli değerlerinden olan Ermitaj Müzesi’ni ve Kışlık Sarayı sizlerle birlikte gezeceğiz...

23 – 27 Kasım 2022 tarihlerinde düzenlenen basın turu kapsamında Türkiye ve Hindistan’dan gelen  gazeteciler olarak, kentin kongre ve toplantı (MICE) turizmine yönelik tesisleri sizlerle birlikte gezeceğiz...

İşin doğrusu pek çok soğuk ülke ve şehir görmüş olmama rağmen ilk defa akan suyun üzerinde buz kütlelerini böyle izleme şansına sahip olduğumu söylemeliyim. Bu görüntü gerçekten de etkileyici bir güzellikteydi... İnsana kuzey yarı kürenin kuzeyine yaklaştığını büyüleyici bir güzellikte hissettiriyordu.

Beyaz gecelerin sırrı

Ayrıca şunu da söylemek gerekir ki, Kocaeli’nde güneş Aralık ayı itibariyle ortalama sabah 08.00’da doğup akşam 17.40 sularında batıyor. Oysa St. Petersburg’ta güneş aynı tarihlerde 09.33’te doğuyor ve akşam da 16.05’te batıyor.

Kaba bir hesapla aynı merdiyende olmamıza ve aynı saat dilimini kullanmamıza rağmen St. Petersburg’ta günler Türkiye’ye göre 3 saat daha kısa.

Tabi bunu okuyunca “Aaa ne güzel, biz daha fazla güneş ışığı alıyoruz!” diye hemen sevinmeyin. Çünkü St. Petersburg’un  meşhur Beyaz Geceleri’nin sırrı bu kuzey paralelerinin farkında gizli. Çünkü şehir, yazın da bizden daha fazla güneş ışığı gördüğü için yaz günleri oldukça uzun ve geceleri neredeyse hiç yok denecek kadar kısa. O nedenle de St. Petersburg’un beyaz geceleri meşhur...

Neyse bu kadar astronomi ve coğrafya bilgisinden sonra gezimize kaldığımız yerden devam edelim...

Ermitaj Müzesi

Dünyanın en büyük ve eski müzelerinden olan Ermitaj Müzesi, galeri alanı bakımından dünyanın en büyük sanat müzesiymiş. 1764 yılında Çariçe 2. Katerina tarafından kurulmuş, fakat ancak 1852 yılında kamunun hizmetine sunulmuş. Yaklaşık 3 milyon sanat eserinden oluşan müzenin koleksiyonunun çok az bir kısmı sergilenebiliyor...

Ayrıca Ermitaj Müzesidünyanın en büyük resim koleksiyonuna da sahip. Müze, dünyanın en çok tablo koleksiyonuna sahip olması nedeniyle Guinness Rekorlar Kitabı’na da girmiş... Ressamların arasında kimler yok ki, Goya, Leonardo Da Vinci, Monet, Rembrant, Van Gogh ilk aklıma gelenler... Ayrıca Ortaçağ Avrupa’sının meşhur heykeltraşı Mikelanjelo’nun da heykellerini unutmamak gerekir.

Rehberimiz Elena’nın dediğine göre, ‘müzenin tamamını layığıyla gezmeye kalktığınızda 1 hafta yetmez’ diyor. (Bu arada rehberimiz Elena’nın, tamamı Fransızca olan 10 kitap yazdığını, 3 üniversite mezunu olduğunu ve özellikle çok önemli Rus folklorik değerleriyle, Ortodoks Hristiyanlıkla alâkalı doyurucu bilgi paylaştığını da burada ifade etmem gerekir.) Fakat biz bu dev müzenin çok küçük bir bölümünü yoğun programımız nedeniyle 2 – 3 saat gibi çok kısa bir sürede gezebildik.

Bu arada Ermitaj Müzesi’nin girişinde hemen çok sayıda Mısır kökenli sanat eseri gözüme çarptı.  Rusya hiçbir zaman Afrika’ya yayılamadığı için Mısır kökenli bu eserler dikkatimi çekti. Hatta rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki Türkiye’de Antik Mısır dönemine ait İstanbul Arkeoloji müzesinden başka yerde bir eser yoktur. Onlar da Osman Hamdi Bey’in Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı kaybetmek üzere olduğu dönemlerde birkaç parça getirebildikleridir...

Türkler; Tulunoğulları, Akşitler, Memlükler ve Osmanlılar olmak üzere bin yıldan uzun süre Mısır’ı yönettikleri halde Türkiye’de antik Mısır eseri yok. Peki Ermitaj’daki ve St. Petersburg’ta Neva Nehri kıyısındaki bu eserlerin sırrı ne?

Meğer Fransa Kralı Napolyon Bonapart’n orduları doğu seferinde Ruslara yenildiğinde, savaş tazminatı olarak Osmanlı devletine ait olan Mısır’ı işgal ettiğinde Mısır’dan çalıp Paris’e kaçırdığı eserleri savaş tazminat olarak Rusya’ya vermek zorunda kalmış. İşte bu zengin koleksiyon dönemden kalmaymış...

Neyse bunu not edip, biz yolculuğumuza devam edelim...

Endülüs Sultanlığı Vazosu

Ana müze kompleksindeki altı binadan beşi, yani Kışlık Saray, Küçük Hermitage, Eski Hermitage, Yeni Hermitage ve Hermitage Tiyatrosu halka açık. Batı Avrupa Sanat koleksiyonu, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Avrupa resimlerini, heykellerini ve uygulamalı sanat eserlerini içeriyor. Tabi bu arada Batı Avrupa demişken, Avrupa’nın en batısından Endülüs Emevi Sultanlığı’ndan gelen büyük hediye bir vazo da dikkatimizi çekiyor ve elbette bu fırsatı kaçırmıyor ve üstü altın yazılarla bezeli bu dev vazo ile fotoğrafımızı çekiliyoruz...

Tabi müzede sadece resim, heykel ve vazolar yok...

Rus Çarları’nın taht odası, bekleme ve kabul salonları, sarayın içerisindeki her köşesi altın işlemeli kilisesi gibi her biri birbirinden estetik pek çok alan ziyaretçilerini bekliyor.

Rusya’nın topraklarını büyüttüğü dönemlere ait meşhur Rus generallerin tablolarına ise, uzun uzun bakıyorum...

Saray aslında Batı Avrupa ile yarış ve onu geçme amacı ile pek çok çalışmaya da ev sahipliği yapıyor. Geleneksel Ortodoks inancı yerine Katolik Kilisesi’nin bazı ritüellerini de bünyesinde barındırıyor. Benim şu an için son kitabım olan Kimliksiz’in yazarı olarak Katolik kilisesi ile ilgili bu dikkat çekici benzerliklerini rehberimiz Elena da sorularımız üzerine ayrıntılı olarak anlatıyor...

‘Bunlar nedir?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim... Gidip yerinde göreceksiniz elbette, neticede de bu bir gezi yazısı...

Minik Anastasya’nn Gömleği

Şaka bir yana, Saray içerisindeki kilisenin içerisinde son Rus Çarı 2. Nikolay’ın komünistlerce kurşuna dizilerek öldürülen küçük kızı Anastasya’nın da minik iki elbisesi sergileniyor. Bildiğiniz gibi Sovyet (Bolşevik) İhtilâli ardından Çar’ın ailesiyle birlikte İngiltere'ye gönderilmesi planlansa da Petrograd İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyeti'nin buna karşı çıkması nedeniyle Çar ve ailesi önce Batı Sibirya'daki Tobolsk'a, Bolşevik İhtilali'nden sonra da Nisan 1918'de de Ural Dağları’ndaki Yekaterinburg'a götürülür.

Bolşeviklere karşı savaşan Beyaz Ordu kuvvetlerine bağlı Çek Lejyonu’nun bölgeye yaklaşması ve Çarı kurtarmaları olasılığı üzerine, yerel yetkililerin kararıyla, 16 - 17 Temmuz gecesi Çar 2. Nikolay, Çariçe Aleksandra, kızları Olga, Tatyana, Anastasya, Maria, oğulları Aleksey, aile doktorları, halayıkları, hizmetkârları ve aşçıları hapsedildikleri evin bodrumunda kurşuna dizilerek öldürülüyorlar. Cesetler terk edilmiş bir maden ocağında yakıldıktan sonra yakınlardaki ormanlık araziye gömülüyor. Daha sonra Sovyetler Birliği yıkılınca çıkarılan yasa ile iade-i itibar verilen Çar 2. Nikolay’a aynı zamanda kilise tarafından da Aziz (st.) unvanı da verilmiş. Özetle minik Anastasya’nın küçük elbisesi geçen yüzyılda yaşanan onca vahşetten birini daha Ermitaj da bize hatırlatıyor... (Bu arada Anastasya’nın öldürülüp öldürülemediği ile ilgili çekilmiş çok sayda film ve dizi de var.)

Elbette Çariçe’nin bahçesine de kısaca değinip bizi çok etkileyen muhteşem bir mekanik bir mucize olan Altın Tavus Kuşu’ndan bahsedeceğim...

Ama önce Çariçe’nin gül bahçesi...

Evet Çariçe çoğu Avrupa Kraliyet ailesinde de olduğu gibi Rus asıllı değil. Hatta Çariçelerin bir kısmı bir kısmı Ortodoks Hristiyan bile değil. Sonradan mezhep değiştirip Ortodoks olmuşlar da kraliyet ailesine girebilmişler. Avrupa’daki kraliyet ailelerinden gelen bu prensesler doğal olarak doğup büyüdükleri ülkelerdeki zevklerini, alışkanlıklarını ve kültürlerini de yanlarında getirmişler. Tıpkı Osmanlı’da da olduğu gibi... Neyse Rus İmparatorluğu’nun Kışlık Sarayı’nda malûm gül yetiştirmek mevsim şartları gereği oldukça zor ve hatta imkânsız. O nedenle imparatorluğun güney bölgelerinden her gün gül getirilip, Çariçe’nin bahçesine o uyanmadan bahçıvanlar tarafından dikilen güller, gün içerisinde donarak öldüğü için ertesi sabah yine yeni güllerle değiştiriliyormuş... Biz bahçeye baktığımızda yeşil bitkilerin üzeri kar kaplı olmasına karşın ‘artık’ gül yoktu ve ısı Kasım ayı olmasına rağmen öğlen saati -7 derece civarındaydı...

Her biri birbirinden muhteşem tablolarla, heykellerle ve neredeyse mikron büyüklüğündeki mozaik taşlarla imal edilmiş vazolardan başka bizim vaktimiz olmadı ama siz mutlaka görün, dünyann en büyük para koleksiyonu da Ermitaj Müzesi’ndeymiş.

Şimdi Gelelim Altın Tavus Kuşu’na...

Altın Tavus Kuşunun Hikâyesi

1770 yılında Londra'da Mekanik James Coks ve Alman kökenli usta Fridrikh Yuri tarafından imal edilen bu saat gerçekten de görülmeye değer...

Grigori Potyomkin tarafından Çariçe 2. Katerina veya Büyük Katerina (Yekaterina 2 Velikaya) için sipariş edilen tavus kuşu saati, 1781'de St. Petersburg'a getirilir. 1794'te Rus tamirci Ivan Petrovich Kulibin saati toplar ve çalışır hale getirir. Ve 1797'de saat, Tavrichesky Sarayı'ndan (Kışlık Saray’da) Küçük Hermitage binasına taşınır.

Pavilion salonunda her Çarşamba saat 20:00'da usta tarafından mekanizmasının çalıştırıldığı ve  cam kafesteki büyülü kuşların canlandığı görülmekteymiş...

Saat sadece o dönem için moda olan eğlenceli bir meşgale değil, aynı zamanda özgün bir sanat eseri olarak müzedeki yerini koruyor.

Saat, bir cam kafesin içindeki tavus kuşu, horoz, baykuş ve sincaplardan oluşuyor. Özel mekanizma çalıştırıldığında figürler hareket etmeye başlıyor.

Saat kadranı, bir meşe ağacının dibindeki büyük bir mantarın kapağına gizlenmiş. Mantarın şapkasının yuvasında saat ve dakikaları gösteren Roma ve Arap rakamları görünüyor ve mantarın tepesinde oturan yusufçuk ise saniye görevini görüyormuş...

Saatte James Coks dört bağımsız mekanizma kullanmış, üçü figürleri harekete geçiriyor ve dördüncüsü ise saatti gösteriyormuş.

Saat çalışırken önce gecenin sembolü olan baykuş uyanıyor, kafes halkasında asılı çanlar çalmaya başlıyor ve baykuş başını, bacağını hareket ettirip, gözlerini döndürüyor. Baykuşun hareketleri ve çanların melodik çınlaması tüm sürece eşlik ediyormuş.  Dahası, tavus kuşunun kendisi küçük başıyla zarif bir şekilde eğilip ve güneşin sembolü olan altın kuyruğunu yayıyormuş. Sonra Tavus kuşu dönüp geceyi simgeleyen gümüş renkli kuyruğunu açıyormuş.

Horoz ise canlanan son öğeymiş. Yavaş bir şekilde ses tonunu değiştirerek ötermiş. Biz orada daha önce kaydedilmiş olan videosunu izledik ve sesini dinledik. Gerçekten görülmeye değer...

Etersburg’un Otelleri ve İmkânları

Batılı çok uluslu şirketlere ait olan bu iki otel sundukları kongre, toplantı ve konaklama imkânlarıyla şehre değer katıyorlar. Tarihi binaları restore ederek birleştiren bu iki marka da, her bütçeye uygun imkânlar sunuyorlar.

Maltalı bir aileye ait olan Corinth Otel ayrıca içinde barındırdığı müzesi ile de kesinlikle görülmeye değer bir mekân.

Yılbaşı hazırlıklarının tüm süratiyle devam ettiği günlerde balkonlu balo salonu olan Otel Astoria da yeni yıl balosu hazırlıklarının heyecanını yansıtıyordu.

Bizim konakladığımız Otel İndigo Çaykovski’de ise yemek salonunda her gece verilen piyano resitalinin yanı sıra kar tanesi motifleriyle otelin yemek salonu ve katlarını süslenmişti...

Nevinski Caddesi’nin cazibesi

Bundan 7 - 8 yıl kadar önce Rusça dersi alırken, yol tarifi konusunda St. Petersburg’un meşhur Nevinski Caddesi üzerindeki noktalar üzerinden ders anlatılırdı. O zaman merak etmiştim. Tabii ki St. Petersburg’a gidince ilk fırsatta bu meşhur caddeye Türkiye’den gazeteci arkadaşım Cem Bey ile birlikte gittik.

Doğalgaz ve nükleer enerji sayesinde gördüğüm kadarıyla enerji konusunda sıkıntı çekmeyen Rusya’da, kent gece ışıl ışıl. Yaklaşık 20 küsûr gün olduğunu öğrendiğimiz yeni yıl tatilinin de yaklaşmış olması nedeniyle de ayrıca süslemeler yapılınca caddeler oldukça canlanmış.

Hediyelik eşyadan, kafelere, giyim mağazalarından kitap evlerine kadar pek çok dükkân tarihi binalarda hizmet veriyor. Gece -11  ve -12’lere düşen soğuğa rağmen sokaklarda kent sakinleri, gece yarısına kadar geziyorlar.

Soğuktan üşüdüğünüzde ise neredeyse her köşe başında rahatça bulabileceğiniz çay ve kahve satışı yapan seyyar satıcılardan alacağınız sıcak içecek ile içinizi ısıtabiliyorsunuz.

Şahsen biraz da meslek gereği olsa gerek köşedeki 4 katlı büyük kitapçı mağazasına birkaç defa gittik. İçeride çeşit çeşit Rusça kitaplar var. Ayrıca aileler kitap bakarken çocuklar meşgul etmek için çocuk oyun alanı ve oyuncak reyonu da oluşturulmuş. Ayrıca ufak hediyelikler alabileceğiniz bir bölüm ve kafe – restoran kısmı da dikkat çekiyor.

Nevinski Caddesi’nde Burger King kendi adı ve logosuyla satış yaparken, Mc Donalds ve Starbucks Kafe isimlerinde biraz değişikliğe giderek Rus ortaklar almışlar yanlarına.

Bu arada 5 gün boyunca Türkiye’den sadece bir lokumcu dükkânı görebildim... Ayrıca Türkiye’den banyo seramikleri ve ülkemizde lisanslı üretilen bir otomobil markası ihracat yapabilmiş bu şehre...

Bu arada otomobil deyince aklıma geldi. Ülkemizde orta ve alt gelirli aileler tarafından kullanımı süren Lada ve Moskovich marka otomobiller ile Niva jiplerin üretimi Sovyetler Birliği yıkıldıktan bir süre sonra tamamen durdurulmuş ve fabrikaları kapatılmış. Yerlerini ise Batı Avrupa ve Amerikan otomobilleri ile Türkiye’den ithal edilen lisanslı araçlar almış. Kısacası Türkiye’deki veya Kocaeli’ndeki Lada ve Niva sayısı St. Petersburg’takinden fazla desem abartmış olmam...

Bu arada Porsche, Mazda, Toyota marka otoların galerileri faaldi ve Coca Cola içecek fabrikası da üretime devam ediyor gibi görünüyordu. Türkiye’yi ambargo konusunda sıkıştıran Batılı ülkelerin iki yüzlülüğü de göze çarpıyordu...

 

Devam edecek...

 

YORUMLAR

 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Habere 5 yorum yapılmıştır
Ayse 06.12.2022 12:42
Güzel bir yazı olmuş Alptekin Bey. Tarihi bilgiler ile harmanlanmış olması yazınıza artı bir değer katmış.Tebrikler, merakla devamını bekliyoruz.
İlhan Gaygusuz 06.12.2022 12:05
Takdirkar gözlerle güzellikleri harika yazmışsın Tebrikler.
Kitap Hamalı 06.12.2022 11:20
Değerli arkadaşım;kaleminize sağlık, muhteşem olmuş, umut ediyorum bizim ülkemizde kültürüne ve tarihi eserlerine önem verir.
Mehmet Emin 06.12.2022 11:00
Altekin bey gerçekten müthiş bir dizi olmuş. Size ve turizmhaberci.com gazetesine teşekkürler...
Alper kahraman 06.12.2022 00:51
Müthiş bir yazı dizisi olmuş sizlerin sayesinde bizlerde adeta farların şehri olan sanpetersburgu sizler kadar gezmiş olduk teşekürler sağolun varolun......
 

Turizm Haberci, Turizm haberleri, Turizm Bölgeleri hakkında bilgiler Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız